Budapeşte’den Berlin’e Avrupa izlenimleri
Aralık ayının karanlığı İskandinavya’yı içine almışken tatil arası verdim ve güneye indim. Benim güneyim Budapeşte, Prag ve Berlin’i içine alan bir Avrupa yolculuğuydu. Budapeşte, İstanbul’dan sonra çocukluğumun ikinci kentidir. Yaz aylarında anneannemi ziyaret ettiğimiz, parklarında koşturduğum, halden poşet süt aldığımız, eski sarı sokak tramvaylarını büyülenerek izlediğim çocukluk günleri… Sarı tramvaylar, kimisi tarihi kimisi yeni, bugün de işliyor. Budapeşte’ye bu seyahatim daha çok annemi ve onun arkadaşlarını görmek, geniş caddelerde fotoğraf çekmek, kafelerde kahve içip, okumak üzerineydi. Şansıma hava iyi seyretti. Soğuk, rüzgarlı ve berrak bir Aralık akşamında Özgürlük Köprüsü’nden (Szabadság híd) Budapeşte Tuna Nehri üzerindeki inci gibi görünüyordu. Ağbimin önerisi üzerine savaş fotoğrafçısı Robert Capa ’nın sergisi gezdim. Orhan Duru ’nun topu öykülerini okudum. Stockholm’de skandal niteliğindeki Nobel Ödülü verilirkense iklim aktivisti Greta Thunberg Madrid’e geçiyord